25 Mayıs 2013 Cumartesi

Blog 15 / Kaleciyle Karşı Karşıya


‘‘Herkesin kendini bir şey sandığı yerde, hiç kimse bir şey olamaz.’’
W.Gilbert


Uzun zamandır, ülkemizde top koşturan yabancı futbolcuları dikkatle izliyorum. Çoğu zengin ve şöhretliler. Mesleklerinde zirveye çıkmış, isimlerini dünyaya tanıtmışlar. Bugün futbolu bıraksalar, maddi olarak kendilerinden sonraki birkaç kuşağa yetecek servete sahipler. Ancak ben, madalyonun diğer kısmıyla ilgileniyorum:         

          İster dünya kupası maçı olsun, ister kıytırık bir lig maçı; attıkları her golden sonra mütemadiyen birbirine benzer hareketler yapıyorlar. Başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakıyorlar, işaret parmakları ile göğü gösterip Tanrılarına şükran dolu sözler gönderiyorlar. Mimiklerine bakılırsa ‘’Ben atmadım, sen attırdın’’ ya da ‘’Sen nasip etmeseydin, bu golü atamazdım’’ gibi sözler sarfediyorlar. (Buna Messi de dahil!)
         
          Bizim Türk futbulcularımızın attıkları gollerden sonra, göğüs hizasındaki takım armalarını zafer sarhoşluğuyla öpmelerine değinerek, klasik Türk-Avrupalı karşılaştırmalarına girmeyeceğim.
         
          Asıl söylemek istediğim şu: Nüfusunun %99’u Müslüman olan bir ülkede futbol oynayan birkaç ’ecnebi’nin,  ‘’Kalbinde zerre kadar kibir olan kimse cennete giremez’’ hadisiyle ahlaklanmış koca bir topluma mütevazilik dersi vermesi, sizce de çok manidar değil mi? Millet olarak hala gol yemeye devam mı edeceğiz?
         
            BÖBÜRLENME PADİŞAHIM, SENDEN BÜYÜK ALLAH VAR

1517 yılının coşku dolu bir gecesinde, Üsküdar’dan hareket eden basit bir kayık, ağır bir misafiri taşıyordu. Birkaç kilometre ötede Müslüman halk, Hicaz ve Mısır’ı Osmanlı topraklarına katan padişahını bağrına basmak için sokaklara dökülmüş bekliyordu. Padişahın saraya çoktan girdiği duyulunca, halk büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştı. Kimse buna bir anlam verememişti.  Herkes sessiz sedasız evlerine dağıldı.
        
          Binlerce insanın tezahüratları eşliğinde, kahramanca şehre girmek varken, köhne bir kayık ile karanlık sulara açılıp kimselere görünmeden karşı kıyıya geçen padişah Yavuz Sultan Selim’di. Nefsinin tuzağına düşmemiş, kibrini yenmiş, enaniyetten sıyrılmıştı. Bir an bile olsa Hakk’ın yolundan ayrılmak, kendini büyük görmekten korkmuştu. İstiklal Marşımız’da yazdığı gibi; göğsü iman doluydu.
            
            VELHASILKELAM
            
         Cahil her insan, ‘kendini bir şey sanma’ ile imtihan edilecek. İlim öğrenen kurtulacak. Şu aşikar: Herkes gerçekte bir hiç olduğunu anlamadıkça, dünya asla yaşanılabilir bir yer olmayacak…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder