24 Ocak 2013 Perşembe

Blog 13 / Bir Deli Derviş

Başardıklarını burada tek tek yazmayacağım. Birkaç saatlik araştırmayla, hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olabilirsiniz. Yine de, daha önce ismini hiç duymayanlar için birkaç cümlede işi bitirelim; işletmeciliğini yaptığı restoranı kapattı, ailesini karşısına aldı ve 'ben Japonya'ya gidiyorum' dedi. Bisikletine atladı -yanlış duymadınız, bisiklet!- yaklaşık on bir ayda, on iki bin beş yüz kilometre yol yaptı. Bu tur boyunca bisikletinde gururla dalgalandırdığı Türk Bayrağı'nı Japonya'da yatan şehitlerimize teslim etti, geldi. 'Deli' dediğinizi duyar gibiyim. Şu an deli dediğiniz adam; Gürkan Genç.

Yazılarına tesadüfen rastladığım bu adamın yaptıklarını duyunca, yalan yok, bende ilk önce deli dedim. Hatta öyle bir deli demeydi ki bu; kucağımdan bilgisayarı aldım, yanıbaşıma koydum, oturduğum yerde doğrulup bacak bacak üstüne attım, umarsızca zapping yapmaya başladım. Sanıyorum irkilmiştim. Belkide o an, bu deliliğe iç geçirmiştim... (Ulaşım aracının bisiklet olması konusuna girmiyorum, bisikletin aslında ne olduğunu ''Aga Bu Kaç Para'' adlı yazımda uzun uzadıya anlatmıştım. Buradan ulaşabilirsiniz.)

O şoku atlattıktan sonra düşündüğüm ilk şey, Gürkan'ın bu yaptığının gerçekten delilik olup olmadığıydı.

Modern hayatın, özellikle gençler üzerinde yarattığı baskıya rağmen başkaldırmış, tabuları yıkmış, gözünü karartmış, kararını vermiş; belki de hayatının en güzel yıllarından vazgeçmiş, hayaline pedal çevirmiş. Bu hayali gerçekleştirirken yaşadığı zorlukları (bu zorlukların içerisinde ölüm tehlikesi bile var) anlatırken hala gülebiliyor olması, bunu gerçek bir hayal olduğunun kanıtı aslında. Hayalin tutkuya dönüşmesi mi desek yoksa?

Şimdi binlerce takipçisi var. Üstelik çoğu, Gürkan'la birebir iletişime geçebilecek derece yakın ona. İyi bir insan olmasının dışında, bizi onu sevmeye iten şey, gerçekte ne?

Bizi ona hayranlık duymaya iten şey, onda, kendimizde bulamadığımız cesareti görüyor olmamız... Yazıya başlarken 'başarmak' kelimesini kullanmamdaki ana husus, işte tam da buydu. Başarmak; bisiklet üzerinde binlerce kilometre yol yapmak değil, o yola çıkmak için ilk pedalı çevirebilmektir. Başarmak, biraz da vazgeçiştir. Ona, hayalinin peşinden gitme cesaretini gösterdiği için gönderdiğim tebrik mailinde de bunu söylemiştim. O sırada Moğolistan'a yaklaşıyordu ve benim ona yazdığım şey: ''Japonya'ya varamayadabilirsin, ama benim için tur, sen ilk pedali çevirdiğinde bitmişti'' cümlesiydi.

Hala ara ara düşünürüm; ''hiçbir şey'' için yaşamak mı, yoksa ''bir şey'' için ölmek mi deliliktir diye...
Olman istenen kişi mi, yoksa olmak istediğin kişi mi olursan, delisindir?
Ortopedik yataklarda, ergonomik koltuklarda ömrünü geçiren bizlerin, hayal kurma ve bu hayali gerçekleştirebilme becerisini, ömrünün uzunca bir kısmını yirmi santimetrekarelik bisiklet selesi üzerinde oturan bir adama imrenerek geliştirmeye çalışması, bizi çok mu akıllı yapar? Bizi gidi akıllılar biziiii!...

Bir kağıda hayallerinizin listesini yazın desem, kaç tane yazabilirsiniz?
Alt alta sıralayacağınız maddeler ne kadar fazla ve çeşitliyse, yaşamdan keyif alma katsayınız da o derece fazla olacaktır.
Cesur olmaktır Gürkan.
Karşı durmaktır.
Paylaşmaktır.
Gürkan; bir hayale, binlercesini ortak etmektir.
Hayali olmayan insanlardan olmayın. Ve bir hayali olan insanlardan korkmayın.

Bu arada, unutmadan söyleyeyim; Japonya'ya gidişine deli dediğimiz adam, şu an bisikletiyle dünya turunda!
Kendisine saygı, sevgi ve dua ile...






<<Yazarı Takip Et>>






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder