13 Mayıs 2019 Pazartesi

Blog 23 / Captain Jonathan Marsh Aldatmacası

Pazar günü telefonuma düşen bir mesajla mutlu oldum. Mutlu oldum diyorum, çünkü ilana koyduğum Montblanc kalemime alıcı çıkmıştı.
Enteresan şekilde; gelen mesaj, satış yaptığım site aracılığıyla değil Whatsapp üzerinden gelmişti. Aslına bakılırsa çok da sorgulamadım. Telefon numarama ulaşmış ciddi bir alıcıdan böyle bir iletişim şekli beklenebilirdi. Numaramı kaydetmiş, daha pratik olması açısından Whatsapp üzerinden ulaşmış olabilirdi.
İlk sorduğu soru şuydu: 



"3.650TL bedelle ilana koyduğunuz Montblanc kalem halen satılık mı?"


Kullandığı Profil Fotoğrafı



Verdiğim "Evet" cevabından sonra Amerikan vatandaşı olduğunu, Adana incirlik üssüne yeni atandığını, kalemi Nijerya'daki kuzenine almak istediğini, ücretini yatırdıktan sonra Nijerya'ya PTT Kargo aracılığı ile gönderim yapıp yapamayacağımı sordu. Üstelik PTT Kargo'nun Nijerya gönderim ücretini çoktan öğrenmişti. Bana göndereceği para 3650₺+100₺ idi.

Daha önce PTT kargo aracılığı ile yurtdışı gönderim yapmadığımı, kalemi Adana'ya (kendisine) göndermemin daha uygun olacağını söylediğimde gayet mantıklı bir cevap daha veriyordu. 



"İncirlik üssüne dışarıdan paket kabul edilmiyor."




Her şey gayet rasyonel ilerliyordu. Kendisine hesap numaramı gönderdim, ertesi gün (pazartesi) sabah parayı göndereceğini söyleyerek sohbeti kapattı.

Ne yalan söyleyeyim, ilk etapta İncirlik Üssü'nde görevli bir Amerikan Askeri ile herhangi bir alışverişe girmek iğreti geldi. Ancak satışta bir ürün vardı, almaya niyeti olan ve parasını veren herkes bu ürünü alabilirdi.



Ertesi sabah sıcak bir günaydın mesajının ardından posta kutuma bir gönderi gelip gelmediğini sordu.

Evet, gelmişti. Amerikan bankasının, sözde "BankofAmericanWireTransfers@europe.com" mail adresinden gönderilen mailin özeti şuydu:
Captain Jonathan Marsh isimli müşterimiz hesabınıza 3650TL+200TL göndermek istiyor. (Galiba kargo ücretini 100₺ olarak söylediğini unutmuştu) 



"Bu paranın hesabınıza gelmesi için ürünün gönderim makbuzundaki bilgileri bugün içinde taratıp bankamıza göndermeniz gerekiyor."Güvenli bir alışveriş için bu yöntemi kullanıyoruz. Bu işlem Captain Jonathan Marsh tarafından iptal edilemez ve European Crime Police Force, (EUROPOL.) tarafından izlenmektedir."






Alın size bankadan gelmesi imkansız bir mail! Hiçbir banka tehdit etmez.

İnternette küçük bir araştırma yapmaya karar verdim. Bizim Kaptan, azılı bir dolandırıcı çıktı. Öyle ki, ismine Youtube videoları yapılmış, insanların dikkatli olmaları söyleniyordu. Bu uyarılardan birinin ekran görüntüsünü kendisine gönderdiğimde, pişkince "Ne dememi bekliyorsun" dedi. Satılık herhangi bir ürünüm olmadığını söyledim ve engelledim. 
Tarafıma Gönderilen Elektronik Posta





Bana Whatsapp üzerinden yazdığı telefon numarası: +1 956 997 30 79




Şikayet etmeyi, ihbarda bulunmayı düşündüm ancak şahsın hangi ülkeden yazdığı bile belli değil. Bu şahsı internet yolu ile deşifre etmeye çalışmaktan başka çare görünmüyor. Bu yüzden, yazıyı olabildiğince çok kişinin okumasını sağlamak, alınabilecek en iyi önlem olacaktır.




Lütfen dikkatli olun. Hep aynı ismi ve üniformalı fotoğraflarını kullanıyor. Üstelik sizinle gayet güzel sohbet ediyor. Programlanmış bir yazılımla değil, kanlı canlı biriyle pazarlık ediyorsunuz. Bu yöntemle, şüphe duymanızı gerektirecek hiçbir olayla karşılaşmıyorsunuz.





27 Mayıs 2015 Çarşamba

Blog 20 / Şimdi Biz

şimdi biz
şairler
öyle yoksul
saat gece on iki küsür
-ki küsürat sevmeyiz
gecedir bize güneş yoksa-
yarı ölüme daldı dalacak
daktilo sesi nasıl kendinden emin
işte öyle
eminiz
yoksulluğumuzdan

Rab kelimesindeki azamet
deyin Allah aşkına
başka hangi kelimede var
korkmayın
inananın kalenderliği
yoksunluğundan

her yoksun biraz şair
her yoksul çokça insan
bu elim teslimiyet
yalnızlığımızdan.

17 Ekim 2014 Cuma

Mutluyum, Mutlusun, Mutlu

Büyük bir heyecanla kurduğum blog adresimi uzun zamandır güncelleyememiş, yeni yazılar yazamamış olmam birçok kişiyi üzmüş. 
Farklı platformlarda bu beklentiyi dile getirdiklerinde, açıkçası mahcup oluyor insan. Bir şeyler yazıyorsunuz, insanlar -kaç kişi olduğunun hiçbir önemi yok- o yazıda bir şeyler buluyorlar, beğeniyorlar ve bir sonra yazacağınız yazı için beklenti içine giriyorlar. 

16 Mayıs 2014 Cuma

Blog 18 / Soma


Şu anda, Soma'da, vefat eden bir işçinin evinde olduğunuzu düşünün. Taziye ziyareti. Tüm odalar dolu. Tıklım tıklım. Herkes üzgün ve derin bir sessizlik. Belki sadece ağıtlar, dualar... 
Vefat edene, merhumun yakınlarına duyduğunuz saygıdan ötürü çıtınız çıkmaz degil mi?
Bir köşeye oturur ve sessizce yas tutarsınız.
İşte şu an tüm Türkiye bir cenaze evidir.
Yasın merkezidir.
Tüm odaları, üzgün insanlarla doludur. 
Bizlere de şu an için susmak, ölene saygı göstermek, yakınlarına saygı göstermek, sabretmek ve dua etmek düşer...
Bu yüzden susun!

Herkes sussun!
O evde omuz omuza vermiş, aynı acıyı yaşayan tüm ziyaretçiler gibi...
Gerçek bir ULUS gibi...
Gerçek bir TÜRK gibi...
Gerçek bir MÜSLÜMAN gibi...
Gerçek bir İNSAN gibi olun.
Cenaze evinde hesaplaşma olmaz!

N'olur susun da acımızı yaşayalım...

3 Eylül 2013 Salı

Bir Şairin Düzyazısı

Muzaffer Tayyip Uslu'nun, can yoldaşı Rüştü Onur'un ölümünden hemen sonra yazdığı yazı...
16 Aralık 1942 tarihli Ocak Gazetesi'nde yayınlanan bu yazı, derin dostluğun getireceği muhtemel lakayitlikten öte, ölüm arifesinde de olsa, vakur bir şair saygınlığıyla yazılmış...
'Her şeye rağmen' yazılmış...
'Zor' yazılmış...
Ve o yazı, şu cümleyle sonlanıyor;

''Rüştü ölmüş... Ve ben daha şimdiden, insanları yorulmadan sokakları yorulan bu küçük şehirde, yalnızlığımı hissetmeye başladım...''



2 Eylül 2013 Pazartesi

Blog 16 / Avrupa Avrupa

 Bu yazıyı arka arkaya yaptığım Viyana, Budapeşte, Bratislava ve Prag seyahatlerine istinaden yazıyorum.
 Avrupa'yı sevmek; yanlış sevgiliyi doğru aşkla sevmek gibi...

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Blog 15 / Kaleciyle Karşı Karşıya


‘‘Herkesin kendini bir şey sandığı yerde, hiç kimse bir şey olamaz.’’
W.Gilbert


Uzun zamandır, ülkemizde top koşturan yabancı futbolcuları dikkatle izliyorum. Çoğu zengin ve şöhretliler. Mesleklerinde zirveye çıkmış, isimlerini dünyaya tanıtmışlar. Bugün futbolu bıraksalar, maddi olarak kendilerinden sonraki birkaç kuşağa yetecek servete sahipler. Ancak ben, madalyonun diğer kısmıyla ilgileniyorum: